1. A torinói ló – The Turin Horse (2011)
Yaşayan efsane Bela Tarr’ın son filmi… Bu siyah beyaz efsane bir atın, sahibinin ve sahibin kızının rutin hayatını anlatıyor.
Açılışta, Nietzsche’nin 1889 yılında bir atın işkence edilişine tanıklık ettiğini ve bu durumun onda zihinsel bir probleme yol açtığını okuyoruz, gerçi kimse bu durumun ne kadar kurgu ne kadar gerçek olduğunu bilmiyor.
Filmin geleneksel bir senaryosu yok. Sponsorlar Krasznahorkai tarafından yazılan kısa bir parçayı satın alabilmiş sadece, yani detaylı bir belge yok ellerinde.
Bu film listedeki diğer filmlerden biraz farklı çünkü tam olarak Nietzsche felsefesinden etkilenmiş diyemeyiz. Daha çok bu felsefenin oluşum sebepleriyle ilgileniyor: İnsan varoluşunun ağırlığı. Tekrar eden çekimler gerçek hayattan. Bir adam, kızı ve atları post apokaliptik dünyayla çok ortak noktası olan bir dünyada var olmaya çalışıyor.
Bengi dönüş burada tuhaf veya insanla alakası olmayan bir şey değil. Nihilizm sıradan karakterlerden kaynaklanıyor. Karakterler ve izleyiciler arasında bir sınır yok. Filmde gördüklerimiz, her gün gördüğümüz şeyler aslında. Bir ziyaretçi kıza anti-İncil’in bir kopyasını veriyor: Nietzsche’nin fikirlerini biraz genişleterek sadece tanrıyı değil tanrı ve insanları suçluyor.
Bela Tarr, kızı ve adamı ziyarete gelen bu ziyaretçinin bir çeşit Nietzsche gölgesi olduğunu söylemiş. Her zaman filozof olmayı isteyen ve klasik hikaye anlatımına karşı çıkan yönetmen, bu filmi basit bir anti-evren hikayesi olarak tanımlıyor.
Kaynak: Taste of Cinema
Çeviri: Esra Özer
2001: A Space Odyssey’nin olmadığı bir liste ne kadar yeterli olabilir?
Listeyi hazırlayan uygun görmemiş ya da Nietzsche ile bir bağ kuramamış olabilir; bilemiyorum. Fakat listeler, genişletilmek içindir. O yüzden teşekkürler :)
Dovus kulübünün kült film olacağını ilk anda anlamayanlar sanatla falan ilgilenmesin. Analizler de sığ.
Kaynagi da ben belirteyim bari :
http://www.tasteofcinema.com/2015/the-15-best-movies-influenced-by-nietzschean-philosophy/2/
Kaynak zaten yazının sonunda yer alıyor, Einstein’cılık oynamanıza gerek yok.
gözlerim torino atını aramıştı elbette birinci sırada, yazarın sadece felsefesinden ziyade hayatı da var filmde. sevip de izlemeyenler kesinlikle kaçırmamalı